Ağaç yanarken neden kırmızı olur ?

Leyla

Global Mod
Global Mod
25 Mar 2021
3,647
0
1
Ağaç Yanarken Neden Kırmızı Olur?

Selam sevgili forumdaşlar,

Bu akşam, bir fincan çayın buğusu pencerede dans ederken, içimde bir hikâye kıvılcımı yandı. Hani bazen bir görüntü, bir koku ya da bir ses, bizi geçmişe götürür ya… İşte öyle bir anda, bir ağacın yanışını hatırladım. Yalnızca odun değil, bir yaşamın, bir geçmişin yanışıydı sanki o. “Ağaç yanarken neden kırmızı olur?” diye sordu biri bir gün bana. O soruyu duyduğumda, bir cevap değil, bir hikâye geldi aklıma.

Köydeki Son Kestane Ağacı

Bir zamanlar, dağların arasında küçük bir köy vardı. O köyde yılların tanığı, kocaman bir kestane ağacı yaşardı. Dalları, gökyüzünü selamlayan bir bilge gibi uzanırdı; kökleri ise toprağın derinliklerinde eski hikâyelere dokunurdu.

Köyün hemen kenarında, Ali adında genç bir marangoz yaşardı. Eli işe yatkındı, zekâsı keskin, çözüm odaklı biriydi. Her soruna bir planı, her çıkmaza bir stratejisi vardı. Onun için hayat, doğru hesaplarla kurulmuş bir masa gibiydi.

Köyün diğer ucunda ise Elif yaşardı. Köyün öğretmeniydi. İnsanların dertlerini hisseder, çocukların korkularını bir bakışla anlardı. Elif’in dünyasında duyguların dili, sözcüklerden daha gür çıkardı.

Bir kış günü, köyü beklenmedik bir fırtına vurdu. Kar, haftalarca durmadan yağdı. Evlerin çatısı çöktü, odunlar tükendi, soğuk her kapıdan içeri sızdı. İnsanlar çaresizdi.

Kırmızıya Dönüşen Zaman

Bir sabah, Ali fırtınanın dindiğini görünce köy meydanına çıktı. Herkes titreyen elleriyle ateş yakmaya çalışıyor ama başaramıyordu. “Kestane ağacını keselim,” dedi Ali. “O dev gibi, kalın gövdesiyle bütün köye yetecek kadar ısı verir.”

Elif irkildi. “O ağaç bizim tarihimiz,” dedi sessizce. “Köyün belleği o. Onu yakarsak sadece bir ağacı değil, geçmişimizi de yakarız.”

Ali derin bir nefes aldı. “Elif, geçmişi yaşatmak istiyorsan, önce bugünü kurtarmalısın,” dedi kararlı bir sesle.

Köylüler arada kaldı. Bir yanda Ali’nin akılcı sesi, öte yanda Elif’in yüreğe dokunan sözcükleri. O gece, soğuk daha da arttı. Çocuklar ağladı, yaşlılar titredi. Sabah olduğunda, karar çoktan verilmişti.

Kestane ağacının gövdesine ilk baltayı Ali vurdu. Tahta, yankılanan bir iniltiyle ikiye ayrıldı. Elif uzak bir köşede sessizce ağladı.

Ateşin Rengi

Ağaç parça parça taşındı, köy meydanında yığın haline getirildi. Ali ateşi yaktığında, kıvılcımlar göğe fırladı, duman gökyüzüne karıştı. Ağaç yanmaya başladığında, alevler derin bir kırmızıya büründü.

Köylüler ısındı, nefes aldı, yaşam geri döndü. Ama o kırmızı renk, kimsenin gözünden kaçmadı. Elif, ateşe baktı uzun uzun. Sonra Ali’ye dönüp, “Görüyor musun?” dedi. “Ağaç yanarken kırmızı olur çünkü kalbinde sevgi vardır. O sevgi, bizi ısıtan şeydir.”

Ali sustu. İlk defa hesap edemediği bir şeyin karşısındaydı. O an, anlamın sadece çözüm bulmakta değil, hissetmekte de saklı olduğunu anladı.

Erkeğin Mantığı, Kadının Kalbi

O gece, köydeki herkes alevin etrafına toplandı. Ali, ateşe bakarken düşündü: “Evet, doğru bir karardı,” diyordu kendine; ama Elif’in gözlerinde başka bir şey gördü — bir vedanın hüznü.

Elif için bu ateş, bir kayıptı; ama aynı zamanda bir armağandı. Çünkü bazen, bir şeyleri kaybetmeden ısıyı bulamazsın. Kadınların dünyasında anlam, “korumakta” gizlidir; erkeklerin dünyasında ise “devam etmekte.”

Ali’nin stratejik zekâsı köyü kurtarmıştı, ama Elif’in empatisi o kurtuluşun anlamını hatırlatmıştı. İşte o gece, iki farklı dünya aynı alevin içinde buluştu: Akıl ve kalp, çözüm ve duygu, geçmiş ve gelecek.

Ateşin Ardındaki Ders

Sabah olduğunda, sadece külleri kalmıştı kestane ağacının. Ama köyün ortasında o küllere karışmış bir sıcaklık vardı — hem dışarıda hem içerde.

Elif, çocuklarla okulun yolunu tutarken durdu, geriye baktı. “Bir ağacın yandığı kadar bir köy yaşar,” dedi kendi kendine.

Ali ise eline baltayı alıp yeni bir fidan dikmeye gitti. “Bir ağacın yandığı kadar da insan öğrenir,” dedi sessizce.

İşte o an, kırmızının anlamı tamamlandı. Ağaç yanarken kırmızı olur çünkü o kırmızı, yaşamın iki yüzünü taşır: Kaybetmenin acısı ve devam etmenin cesareti.

Kırmızı, Hatırlamanın Rengi

Yıllar geçti. Yeni fidan büyüdü, köy yeniden yeşerdi. O gün ateşin başında oturan çocuklar büyüdü, kimisi Ali gibi akılcı, kimisi Elif gibi duygusal oldu. Ama her biri kırmızı rengi unutmadı. Çünkü o renk, sadece ateşin değil, insanın da rengiydi.

Her insanın içinde bir ağaç vardır: kökleri geçmişte, dalları umutlarda, gövdesi hatıralarda. Ve her birimiz, bazen yanarız. Kırmızıya döneriz. Çünkü yaşamanın kendisi, yanmakla anlam bulur.

Forumdaşlara Soruyorum

Sizce ağaç yanarken neden kırmızı olur?

Sadece ateşin kimyası mı, yoksa içinde bir yaşamın kalp atışı mı gizlidir o renkte?

Belki de kırmızı, hepimizin içinde bir yerlerde yanan o “anlam ateşi”nin yansımasıdır.

Sevgili forumdaşlar, siz hiç bir şeyin “yanışını” izlediniz mi?

Bir dostluğun, bir ilişkinin, bir hayalin?

Yandıktan sonra geriye kalan küllerden ne öğrendiniz?

Yorumlarınızı bekliyorum. Çünkü belki de hepimizin içinde, aynı ateşin farklı tonları yanıyor.

Ve biz burada, bu forumda, o kırmızının hikâyesini birlikte yazıyoruz.