Diken üstüne oturmak deyiminin anlamı nedir ?

Duru

New member
9 Mar 2024
541
0
0
Diken Üstüne Oturmak: Bir Hayatın Özeti mi, Yoksa Basit Bir Söz mü?

Herkese merhaba,

Bugün sizlerle biraz farklı bir şey paylaşmak istiyorum. Belki de içinizde hepimizin bir şekilde deneyimlediği, ama çoğu zaman adını koymadığı bir duygu vardır. O duygu ki, adeta her an üzerinizde bir baskı hissedersiniz, ama hareket etmeye çalıştığınızda, her şey yerli yerinde duruyormuş gibi görünür. İşte bu, "diken üstünde oturmak" deyiminin anlamı. Hadi gelin, bu deyimi bir hikayeye dökelim. Belki kendinizi bulursunuz.

---

Bir sabah, güneş yeni doğmuşken, küçük bir kasabada, Elif ve Cem, eski taşlardan yapılmış bir evin verandasında kahvaltı ediyorlardı. Yağmurdan sonra, havada taze bir toprak kokusu vardı. Ancak Elif'in gözleri, her zamankinden farklıydı. İçinde bir huzursuzluk vardı, ama Cem bunu anlamamış gibiydi.

Cem, başını kaldırarak ona baktı. "Ne oldu, Elif? Bir şey mi var?" diye sordu, sesi endişeli ama sakin.

Elif derin bir nefes aldı ve kahvesine göz attı. Her şey yolundaymış gibi, bir şekilde normalmiş gibi, ama içinde bambaşka bir duygu vardı. "Bilmiyorum," dedi, "sanki her an bir şey olacakmış gibi hissediyorum. Bir yandan her şey mükemmel, ama diğer yandan huzursuzum."

Cem, karısının gözlerindeki endişeyi hissetmişti. Ancak erkekler genellikle farklı bir şekilde düşünür, değil mi? Cem de öyleydi. Her şeyin yolunda olmasını isterdi, ama çözüm bulmak için pratik bir yaklaşım sergilerdi. "Belki de biraz daha çok çalışman gerek," dedi. "Yani, kafanı meşgul et. Bunu düşünme, adım atarak çözersin."

Elif gülümsedi, ama bu gülümseme yalnızca bir maskeydi. İçindeki duygu kaybolmamıştı. O an, Cem’in çözüm odaklı yaklaşımını sevmediğini fark etti. Ama o, biraz daha derin düşünen, ilişkisel bir yaklaşımı benimseyen bir insandı. İşin içinde sadece mantık değil, kalp ve duygular vardı. O yüzden sadece çözüme değil, duygusal dengeye de ihtiyacı vardı. Bu yüzden içindeki huzursuzluğu açıklamak istiyordu.

"Hayır," dedi, "bu sadece bir şeyleri mantıkla çözmek değil, bir şeyleri hissetmekle ilgili. Bir yere varmaya çalışırken, sanki her adımda daha fazla diken var gibi. Diken üstünde oturuyormuşum gibi bir his. Bir yanda huzur, diğer yanda sürekli bir rahatsızlık... Anlıyor musun?"

Cem sessizleşti. Gerçekten de anlamıyordu. Kadınlar bazen daha derin hislerle hareket ederdi, Elif gibi. Ama bir şekilde, tüm duygularını anlatamıyordu. Huzursuzluğunun nedenini açıklayacak bir kelime bulmakta zorlanıyordu.

Cem, aslında çözüm odaklı düşünse de, Elif'in içindeki duyguyu önemsemesi gerektiğini düşündü. Biraz sessiz kaldı, sonra cesaretini toplayarak, "Bunu çözmek için birlikte bir yol bulmalıyız," dedi.

---

İçsel huzursuzluk, bazen de günümüzün karmaşasında sıkça karşılaşılan bir durumdur. "Diken üstünde oturmak" deyimi, aslında hayatın her anında karşılaştığımız, ama genellikle üstesinden gelmeye çalıştığımız bir duygudur. Ama bu, sadece basit bir kelime ya da deyim değil. Bu, bir insanın kendisiyle mücadelesi, zaman zaman yalnız kalması ve içsel huzurunu bulmaya çalışırken yaşadığı bir gerilimdir. Herkesin bu duyguyu farklı bir şekilde deneyimlediği aşikârdır.

Elif’in içindeki huzursuzluk, dışarıdan bakıldığında tamamen normal bir şeymiş gibi görünebilir. Ancak o, hayatının farklı alanlarında "diken üstünde oturmak" zorunda hissediyordu. İçindeki dengeyi sağlamak, çözüm odaklı yaklaşmalarından ziyade, daha derin bir duygusal anlayış ve empati gerektiriyordu.

Buna rağmen Cem’in yaklaşımı da tamamen geçerliydi. Çünkü erkeklerin çoğu, genellikle çözüm odaklı ve stratejik düşünürler. Bir sorunun çözümü için doğrudan bir yol ararlar. Ama bazen, çözümün yalnızca problemi anlamak değil, bu duygusal gerilimi kabul etmek olduğunun farkına varmak gerekir.

---

Sonunda, Elif ve Cem birbirlerine sarıldılar. Cem, Elif’in duygusal ihtiyacını anlamaya başlamıştı. Elif de, Cem'in çözüm odaklı yaklaşımının aslında onu dinlemeye çalıştığını fark etti. İkisi de, "diken üstünde oturmanın" aslında yalnızca hayatın bir parçası olduğunu kabul ettiler.

Hikaye burada bitmedi. Her gün yeni bir diken, yeni bir zorlukla karşılaşıyorlardı. Ancak birlikte, her zorluğu aşmanın bir yolunu buldular. Sadece birbirlerine güvenerek, birlikte adım atarak.

---

Peki sizce, bu duyguyu daha önce hiç yaşadınız mı? Çevrenizdeki insanlar bazen çözüm odaklı, bazen empatik yaklaşabilirler. Ama hangi yolla olursa olsun, diken üstünde oturmanın ne demek olduğunu derinden hissettik. Belki de bu his, bizi büyütüyor, güçlendiriyor. Siz ne düşünüyorsunuz?