Fatih Kürsüsünde kimin es ?

Leyla

Global Mod
Global Mod
25 Mar 2021
3,650
0
1
Fatih Kürsüsünde Kimin Eseri? – Bir Hatıranın İzinde

Selam sevgili forumdaşlar 🌙

Bugün size sadece bir tarihî gerçeği değil, kalbe dokunan bir hikâyeyi anlatmak istiyorum. Çünkü bazen bir eserin kim tarafından yapıldığı kadar, o eserin ardında kimlerin duygularının, inançlarının ve mücadelelerinin yattığı da önemlidir. “Fatih Kürsüsünde kimin eseri?” sorusu, bana sadece bir sanat tarihini değil, insanın içindeki o “iz bırakma” isteğini hatırlatıyor.

---

Kütüphanede Başlayan Merak

Bir sonbahar akşamıydı. Üniversite kütüphanesinde hafif bir yağmur sesi, pencereye vuran damlalar, sayfa hışırtıları arasında bir hikâye başladı.

Elif, tarih bölümünde yüksek lisans öğrencisiydi; duygusal, empatik, geçmişe bir anne şefkatiyle yaklaşan bir ruha sahipti.

Mert ise mimarlık tarihçisiydi; planlı, stratejik, analitik düşünen bir zihinle her şeyi çözümlemeye çalışan bir adam.

Elif bir kitapta küçük bir satır fark etti:

> “Fatih Camii kürsüsünde yer alan ahşap işleme, devrinin en nadide sanat eserlerinden biridir. Ancak kimin eseri olduğu kesin olarak bilinmemektedir.”

Gözleri parladı.

— “Kimin eseri olduğunu bulmalıyız!” dedi heyecanla.

Mert kaşlarını kaldırdı:

— “Belki de önemli olan kimin yaptığı değil, neden yaptığıdır Elif.”

Ama Elif için mesele sadece bilgi değil, bir hikâyeyi yeniden canlandırmaktı.

---

Ahşapta Saklı Nefes

Ertesi gün, birlikte Fatih Camii’ne gittiler. Sessiz avluda güvercinler uçuşuyordu.

Kürsüye yaklaştılar; ahşabın üzerinde ince ince oyulmuş desenler, sanki nefes alıyordu.

Elif parmak uçlarıyla dokundu, gözleri doldu:

— “Bu sadece bir tahta parçası değil Mert, bir ruh var burada.”

Mert not defterini çıkardı:

— “Desenler Selçuklu geçişiyle Osmanlı zarafetini birleştiriyor. Yapan kişi muhtemelen döneminin önemli bir ustası.”

O anda iki farklı bakış birleşti:

Elif kalple, Mert akılla görüyordu.

Ama ikisi de aynı güzelliğe hayrandı.

---

Eski Ustanın İzinde

Bir süre sonra, arşivlerde bir belge buldular.

Bir hattatın günlüğüydü. Şöyle diyordu:

> “Fatih Camii kürsüsünün yanına, ahşabın kalbine bir dua işledik. Adımız değil, niyetimiz kalsın dedik.”

Elif’in sesi titredi:

— “Bak Mert, o kişi adını gizlemiş. Bu bir tevazu göstergesi.”

Mert başını salladı:

— “Ama yine de bir iz bırakmış. Bilim o izi bulmalı, sanat onu yaşatmalı.”

Birlikte dönemin marangoz loncalarını araştırdılar, ahşap işçiliği üzerine yazılmış belgeleri incelediler. Her adımda yeni bir ayrıntı, yeni bir duygu buluyorlardı.

---

Zanaatkârın Torunu

Bir gün yaşlı bir antikacıdan haber geldi.

Antikacı, eski bir mektup bulduğunu söyledi.

Mektupta şöyle yazıyordu:

> “Dedem, Fatih zamanında cami için kürsü işleyen ustalardan biriydi. Fakat o, eserin kendi adıyla değil, Allah’ın adıyla anılmasını isterdi.”

Elif mektubu okurken elleri titredi:

— “Yani bu kürsü bir isimsizin eseri.”

Mert hafifçe gülümsedi:

— “Belki de o yüzden bu kadar anlamlı. Çünkü adını bilmediğimiz işler, ruhuyla yaşar.”

Kadın kalbi, isimsiz bir ustanın fedakârlığına hayran kaldı.

Erkek aklı, bu tevazunun ardındaki stratejik güzelliği fark etti:

İnsanın kalıcılığı, isminin değil, eserinin anlamında saklıydı.

---

Tarihin Kalbi Bilimle Atar

Elif ve Mert aylarca çalıştı.

Tarih, sanat tarihi, mimarlık, sosyoloji, hatta psikoloji… hepsinden faydalandılar.

Elif duygularla hikâyeyi tamamladı, Mert belgelerle gerçeği.

Birlikte yazdıkları tez, bir bilimsel çalışmadan çok, bir dua gibiydi.

Elif’in satırlarında şöyle yazıyordu:

> “Fatih Kürsüsü, yalnızca bir eserin değil, insanın içindeki sonsuz arayışın sembolüdür. Her ilmik, bir duanın yankısıdır.”

Mert’in satırlarında ise:

> “Bu eser, ahşap işçiliğinin ötesinde; tarihin estetik, mühendislik ve ruh disipliniyle birleştiği noktadır.”

İkisi farklı yazmıştı ama aynı kalemle hissetmişti.

---

Erkeklerin Stratejisi, Kadınların Kalbi

Bir akşam kürsünün önünde otururlarken Mert sessizliği bozdu:

— “Sen hep duygularla bakıyorsun Elif. Ama ben düşünüyorum; belki de o usta, tarihe bir mesaj bırakmak için adını gizledi.”

Elif tebessüm etti:

— “Belki de o mesaj buydu Mert: ‘Ben değil, biz.’ Çünkü sanat, insanı aşan bir şeydir.”

O an, kürsünün üzerindeki ışık desenlerin arasında dans etti.

İkisinin sessizliği, tarihle konuşan bir dua gibiydi.

---

Fatih Kürsüsünün Sessiz Öğretisi

Yıllar sonra Elif profesör, Mert mimarlık tarihçisi olmuştu.

Fatih Camii’ne her gittiklerinde o kürsünün önünde dururlar.

Artık kim yaptığı önemli değildir; önemli olan onun hâlâ konuşturduğu insanlardır.

Elif öğrencilerine şöyle derdi:

— “Tarih, sadece öğrenilmez, hissedilir.”

Mert ise eklerdi:

— “Ve her eser, bir aklın ve bir kalbin birleştiği yerdir.”

---

Forumdaşlara Soru Zamanı 💬

Sevgili forumdaşlar, sizce bir eseri değerli kılan şey nedir?

Onu yapanın ismi mi, yoksa içine işlediği ruh mu?

Bir ustanın adını saklaması sizce tevazu mu, yoksa sonsuzlukla yaptığı bir anlaşma mı?

Yorumlarınızı bekliyorum…

Çünkü belki de “Fatih Kürsüsünde kimin eseri?” sorusunun cevabı biziz —

gören, hisseden ve paylaşan insanlar. 🌿