Öğretmen hangi köken ?

Emre

New member
9 Mar 2024
154
0
0
Öğretmen Hangi Köken?

Hikâyemi paylaşırken, içimde hala etkisini hissediyorum. Belki de hepimizde ortak olan bir şeydir bu; bir öğretmenin yeri, hayatımızda iz bırakan bir figürdür. Bugün, bir öğretmen olmak ne demek, nasıl biri olmalı ve en önemlisi, öğretmenliğin kökeni ne? Buna dair bir şeyler paylaşmak istiyorum. Belki siz de paylaşırsınız…

Bir İlköğretmen, Bir Kadın, Bir Adam...

Bir gün, kasabanın en uzak köylerinden birinde, gidecek başka yeri olmayan iki kişi, aynı okulda tanıştı. Ne bir tesadüf, ne de birbirlerinin karşısına çıkan yolların bir sonucu. Sadece, aynı çocukları eğitme amacına sahip iki kişi, birbirleriyle tanıştı.

Ayşe, ilkokul öğretmeni. Çocukların dilinden anlayan, gözlerindeki bir değişimden bile ruh halini çözen, empatiyle yaklaşan bir kadın. Öğretmenliği sadece iş olarak görmeyen, her bir öğrencisine birer evlat gibi sahip çıkan biri. Ayşe, öğretmenliği sadece bilgi aktarmak olarak değil, kalp kalbe bir bağ kurma olarak görüyordu.

O gün, okula gelen bir çocuğun sırtında dev bir sırt çantası vardı. Üzerinde eski bir elbiseyle, saçları dağınıktı. Ayşe, öğrencisinin hemen yanına gitti. Bu çocuk, belki de evinde annesinin onu okula gönderememesi yüzünden hayatta kaybolmuştu. Ayşe, ona hemen doğru soruyu sordu: "Bugün nasıl hissediyorsun?"

Çocuk, başını eğip, sessizce cevap verdi: "Yorgunum."

Ayşe, gülümsedi. “Yorgun olmak, bazen kalbimizin sözcüğü olabilir. Gel, biraz dinlen. Sonra derse başlarız.”

Bir süre sonra, Ayşe'nin öğrettikleri sınıftan çıkarak çocukların ruhunda daha derin izler bırakıyordu. Her öğrencisinin tek tek duygusal ihtiyaçlarını görebilmek, bir öğretmenin en güçlü silahıydı. Onun için önemli olan sadece bilgi değil, doğru iletişimdi.

Bir başka tarafta ise Emre vardı. Emre, kasabanın en yeni matematik öğretmeni. Zeki, stratejik düşünen ve her zaman çözüm odaklı yaklaşan bir adam. O, Ayşe'nin tamamen zıttıydı. Emre'nin yaklaşımı, tüm problemlere mantıklı ve net bir çözüm önerisi sunmaya yönelikti. Matematikte hatalı bir çözümle karşılaştığında, çözümü bularak, başka hiçbir şeyin peşine düşmezdi.

Bir gün, Ayşe'nin sınıfındaki bir öğrenci sorusuna matematiksel bir yaklaşım beklerken Emre, sınıfa girer. Öğrencilerin sayılarla yaptığı dans, Emre için sadece bir stratejiydi. Ama Ayşe'nin yaklaşımı bir diğeriydi. Emre, mantıklı açıklamalar yaptı, soruları çözüme kavuşturdu. Ama Ayşe? Ayşe sınıfa girdiğinde, öğrencilerin sadece sayılarla değil, duygularla da buluşmalarına imkân tanıdı. Onun içindeki güç, sevgi ve anlayıştı.

Bir Araya Gelen Farklı Dünyalar...

Ayşe ve Emre'nin yolları zamanla daha çok kesişmeye başladı. Her biri farklı bir yaklaşım sergileyerek öğretmenlik yapıyordu. Bir gün, Emre Ayşe'yi öğretmen odasında buldu ve şu soruyu sordu: “Sen neden bu kadar empatik ve sabırlısın? Her şeyin çözümü var, biliyorsun. Öğrencilerimiz zor durumda olabilir, ama onları daha çok derslere odaklanmaya, çözüm aramaya yönlendirmeli değil miyiz?”

Ayşe, Emre'ye bakarak derin bir nefes aldı ve sakin bir şekilde şöyle cevap verdi: “Emre, çocukların öncelikle duygusal olarak güçlü olmaya ihtiyacı var. Onlar öğrendikçe güvenlerini kazanacaklar. Ben, onların önce güvenlerini kazanmaya çalışıyorum. Bir insan önce kendisini değerli hissederse, bir şey öğrenme isteği de doğar, çözüm odaklı olmak da...”

Emre, biraz şaşkın, biraz düşündü. Gerçekten, Ayşe'nin yaklaşımının doğrudan matematiksel bir çözüm kadar güçlü olup olmadığını bilmiyordu. Ama Ayşe'nin yöntemleri ile ilgili çok fazla doğru şey vardı.

Duygular, Zihniyle Bütünleşmiş Bir Öğretmen…

Bir hafta sonra, Emre sınıfındaki en zor öğrenciyi gördü. Çocuk, her zaman başarısız olur, en basit sorularda bile kafası karışırdı. O zaman, Emre’nin aklına Ayşe’nin dediği sözler geldi: “Çocukların güvenini kazanmadan onları öğretmek çok zordur.”

Emre, sabah sınıfa girdiğinde, biraz da olsa daha farklı bir yaklaşım benimsedi. Duygusal zekâyı, çözümlerine dahil etmeye başladı. Öğrencisine nazik bir şekilde yaklaşıp sorular sormaya başladı: “Nasılsın? Nerede zorlanıyorsun? Bunu neden yapamadığını düşünüyor musun?”

Günler geçtikçe, Emre'nin sınıfındaki öğrenciler de değişmeye başladı. Sadece sayılarla değil, duygularla da doğru şekilde yaklaşmak, her şeyin başlangıcıydı.

Sonuçta Öğretmen Kimdir?

Ayşe ve Emre’nin yolları farklı olsa da, bir noktada buluştu. İki farklı kökenin birleşimi, öğretmenliği farklı yönlerden anlamalarını sağladı. Öğretmenlik, sadece bir meslek değil; kalp, zeka ve ilişki kurma sanatıdır. Öğretmenlerin kökeni, yalnızca bir strateji ve çözüm arayışından ibaret değildir. O köken, empatiyle, anlayışla, sevgiyi öğretmekle şekillenir.

Ve her birimizin içinde bir öğretmen var. Belki de Ayşe'nin kalbine dokunarak, Emre'nin mantıklı bakış açısıyla birleşerek. Çünkü bir öğrenciye öğretirken, sadece bilgi değil, hissetmesi gereken bir dünya bırakmalısınız.

Peki siz, öğretmenlerin hangi kökeniyle daha yakınsınız? Ayşe’nin empatisi mi, yoksa Emre’nin stratejik yaklaşımı mı? Yorumlarınızı bekliyorum!