Klinik kinezyoloji nedir ?

Ruya

New member
11 Mar 2024
301
0
0
Eski Türk Devletlerinde "Yaka" Ne Demek? Biraz Ciddi, Bolca Mizahi Bir Yolculuk

Arkadaşlar, hani bazen bir kelimeye bakarsınız da “Bu acaba bizim bildiğimiz anlamda mıydı, yoksa atalarımız bambaşka bir şey mi kastetmişti?” diye düşünürsünüz ya, işte “yaka” tam olarak öyle bir kelime. Bugün gömleğimizin yakasını ütüleyip işe gidiyoruz ama Orhun Yazıtları’ndaki bilge atalarımız “yaka” derken neyi ima ediyordu? Gelin bu meseleyi hem ciddiyetle hem de biraz gülümseyerek konuşalım.

---

Modern İnsan İçin "Yaka" = Gömlek, Atalar İçin "Yaka" = Sınır

Bugün “yaka” deyince aklımıza ilk gelen şey kravatın üzerinde duran pamuklu kumaş parçası. Ama eski Türk devletlerinde işler farklıydı. “Yaka” o zamanlar daha çok bir coğrafi kavramdı. Dağların, ovaların, nehirlerin “öte yakası”, yani sınır anlamında kullanılırdı. Yani bizim için şık bir iş görüşmesine giriş bileti olan yaka, atalarımız için “orda kim var?” sorusunun cevabıydı.

Erkeklerin çözüm odaklı bakışıyla şöyle düşünelim: Bir bey için “yaka”, harita üzerinde net bir çizgi demekti. “Şurası bizim yaka, burası onların yaka.” Nokta. Kadınların ilişki odaklı empatisiyle bakınca ise, “yaka” aslında bir komşuluk bağıydı. “Öte yakadakilerle barışalım mı, düğünlerine davet edelim mi?” gibi sosyal bağların işaretiydi. Yani mesele sadece toprak değil, aynı zamanda ilişki yönetimiydi.

---

“Yakanı Kurtarmak” Deyimi Nereden Geliyor?

Şimdi işin mizahi tarafına gelelim. “Yakanı kurtarmak” deyimini düşünün. Bizde genellikle zor durumdan kaçmak anlamında. Ama eski Türklerde bu deyim, belki de düşman okunun veya kılıcının gömleğin yakasına takılıp kalmasından türemiştir. Şöyle bir sahne hayal edin: Hun savaşçısı kaçıyor, kılıç tam ensesine doğru inerken gömleğinin yakasına takılıyor, adam “ohh” deyip kurtuluyor. İşte o an tarihe “yakanı kurtardın” diye geçiyor.

---

Yaka Savaşları: “Benim Yakam Seninkinden Geniş”

Eski Türk devletlerinde yaka, sadece sınır değil, aynı zamanda prestij meselesiydi. Düşünsenize, bir bey çıkıp şöyle diyebilir:

— “Bizim yaka, sizin üç yakanız eder.”

Stratejik erkek mantığı devreye giriyor: Daha çok yaka = daha çok güç. Ama empatik kadın bakışıyla işin rengi değişiyor: “Yakan geniş olabilir ama komşu yakanla kavga edersen o genişlik sana dert olur.”

Burada forumdaşlara sorayım: Sizce geniş yaka mı daha iyidir, yoksa huzurlu yaka mı?

---

Yaka = Mahalle Sınırı

Bugün bile bazı köylerde hâlâ “bizim yaka, karşı yaka” denir. Yani olay aslında hiç kaybolmamış. Hepimizin hayatında “bizim taraf, sizin taraf” ayrımı var. Mesela İstanbul’da yaşayanlar bilir: Boğazın bu yakası – o yakası. Aslında eski Türklerin “yaka” anlayışı, modern şehir hayatında hâlâ yaşıyor.

İşin komik tarafı, bazen bu “yaka farkı” hayat tarzı farkına dönüşüyor. Mesela Anadolu Yakası’ndan Avrupa Yakası’na taşınan birine sorarsınız:

— “Nasıl gidiyor?”

— “Valla kültür şoku yaşıyorum, burada sabah kahvaltısında simit değil kruvasan veriyorlar sanki!”

Yani mesele sadece coğrafya değil, ruh meselesi.

---

Erkek Beyler ve Kadın Hatunlar Yakaya Nasıl Bakar?

Gelin olaya biraz karakter katarak bakalım.

Bir erkek bey şöyle derdi:

— “Yakayı genişletelim, sınırı büyütelim, ordular hazır olsun.”

Tam bir stratejik yaklaşım.

Bir kadın hatun ise şöyle düşünürdü:

— “Öte yakanın kızlarıyla kız alıp verelim, aramızda kan bağı olsun, kavga etmeyelim.”

Yani ilişki odaklı, empatik bir çözüm.

Biri harita üzerinde çizgi çizerken, diğeri kalpler arasında köprü kuruyordu. İşte eski Türklerin sosyal dengesi de böyle kuruluyordu.

---

Yakası Açık Meselesi

Bugün birine “yakası açık” deseniz, muhtemelen gömleğinin düğmelerini kapatmamış diye düşünür. Ama atalarımız için belki de “yakası açık” olmak, sınırlarını koruyamayan, açıkta kalan boy demekti. Şimdi düşününce, “yakası açık” deyimi bile eski bir stratejik uyarı olabilir.

---

Peki Bizim Yakada Ne Var?

Sonuçta “yaka” kelimesi sadece coğrafi bir sınır değil, aynı zamanda insan ilişkilerinin, komşuluğun ve hayat tarzının da sembolüydü. Bizim yaka hepimize güven veriyordu, öte yaka ise merak uyandırıyordu.

Bugün forumda konuşurken bile aslında kendi “yakalarımızı” savunuyoruz. Kimimiz bilgi yakasında, kimimiz espri yakasında, kimimiz de empati yakasında.

---

Siz Ne Dersiniz?

Şimdi merak ediyorum:

— Sizce eski Türklerde “yaka”nın daha önemli anlamı sınır mıydı, yoksa komşuluk ilişkisi mi?

— Günümüzün “bizim yaka – sizin yaka” çekişmeleri aslında atalarımızdan miras mı kaldı?

— Erkeklerin stratejik, kadınların empatik yaklaşımını düşündüğümüzde, hangi “yaka” daha kalıcı olur?

Forumdaşlar, haydi siz de kendi yakalarınızı anlatın. Belki de bu başlık sayesinde “eski Türklerin yakası”ndan bugünün boğaz köprüsüne kadar uzanan eğlenceli bir köprü kurmuş oluruz.