Kompozisyon nasıl yazılır hangi kalemle yazılır ?

Ceren

New member
12 Mar 2024
360
0
0
Kompozisyon Yazmak: Bir Kalem, Bir Hikâye, Bir Gelecek

Günlerden bir gün, bir köyde bir grup insan büyük bir sorunun çözümünü tartışıyordu. Köydeki en bilgili kişilerden biri olan Mustafa Bey, elinde eski bir kalem tutarak, köyün en genç üyelerinden biri olan Cemre’ye doğru yaklaştı. Cemre, sabahın erken saatlerinde bir sınav için hazırlandığından, kafasında birçok soru vardı. Ama bu soru, farklıydı. "Kompozisyon nasıl yazılır, hangi kalemle yazılır?" Cemre’nin sorusu, tüm köyün hayatını değiştirecek bir yolculuğun başlangıcıydı.

Mustafa Bey, gülümseyerek Cemre’ye baktı ve elindeki kalemi ona doğru uzattı. “Bunu, doğru kalemi bulmaya çalışarak yazmak değil, doğru soruları sorarak yazmalısın” dedi. Cemre, gözlerini Mustafa Bey'in elindeki kaleme odaklayarak, bu sorunun çok daha derin olduğunu fark etti.

Erkeklerin Stratejik Yaklaşımı ve Çözüm Arayışı

Mustafa Bey, Cemre'ye kompozisyonun sadece bir yazı değil, bir strateji olduğunu açıklamak için köyün eski kütüphanesini gösterdi. Kitaplarla dolu raflar, sadece kelimelerden değil, düşünceden de yapılmış bir inşa gibiydi. Her bir kelime, belirli bir amaca hizmet ediyordu. Mustafa Bey, her zaman mantıklı, çözüm odaklı bir insan olarak tanınırdı. Ancak onun bakış açısına göre, doğru yazıyı oluşturmak için doğru yolu bulmak gerekirdi.

Mustafa Bey, köydeki erkeklerin yaklaşımını temsil ediyordu. Erkekler genellikle belirli bir amaca ulaşmak için net bir stratejiyle hareket ederlerdi. “Kompozisyon yazarken, önce ne yazacağını bilmelisin” diyordu. “Bir kompozisyonun başlangıcında, ilk paragrafı nasıl oluşturacağını netleştirip, yazının ana fikrini belirlemek gerekir. Eğer yol haritanı oluşturursan, yazının sonunu da görebilirsin.” Bu yaklaşım, yalnızca kompozisyon değil, hayatın her alanında stratejik düşünmeyi de içeriyordu. Mustafa Bey, her adımda bir çözüm önerisi sunuyor ve her zaman planlı hareket ediyordu.

Ancak, bir şey eksikti. O an Cemre, kaleminin ucunu hafifçe okşayarak, yazmanın yalnızca bir yolculuk olmadığını düşündü. Strateji ve planın yanı sıra, yazıya anlam katan başka bir şey olmalıydı.

Kadınların Empatik ve İlişkisel Yaklaşımları

Cemre’nin aklında bir soru daha vardı. Geceyi sabaha bağlayan bu düşüncelerin ardından, köyün en bilge kadını olan Zeynep Teyze’nin yanına gitmeye karar verdi. Zeynep Teyze, her zaman duyarlı ve empatik biri olarak tanınırdı. Her zaman köydeki herkesin derdini dinler, herkesin kalbine dokunur ve onların hislerini anlamaya çalışırdı. Cemre, Zeynep Teyze ile konuştuğunda, belki de cevabını başka bir şekilde bulabileceğini düşündü.

Zeynep Teyze, Cemre’ye gülümsedi ve “Yazmak, sadece bir düşünceyi kağıda dökmek değildir, yazmak, kalbini de kağıda koymaktır” dedi. Zeynep Teyze, yazının duygusal yönünü vurguluyor, içsel dünyanın, kelimelere nasıl döküleceğini anlatıyordu. “Bir kompozisyon yazarken, düşüncelerini paylaşmanın yanı sıra, okurun ruhuna dokunmak önemlidir. Her kelime, bir duygu taşır. Ve her duygunun, yazının bir parçası olması gerekir.”

Zeynep Teyze’nin yaklaşımı, ilişkisel bir bakış açısını içeriyordu. Yazmanın, yalnızca kendini ifade etmekle ilgili değil, aynı zamanda okurla bir bağ kurmakla ilgili olduğunu anlatıyordu. Bu yaklaşım, Cemre’ye farklı bir bakış açısı sundu. Zeynep Teyze, kadının içsel dünyasının yazıya nasıl yansıdığını, yalnızca mantıkla değil, hislerle yazmanın gücünü gösteriyordu.

Tarihsel ve Toplumsal Yönler: Yazı, Toplumun Aynasıdır

Cemre’nin sorusu, yalnızca bir kompozisyonun yazılmasıyla ilgili değildi. Yazmak, toplumsal bir olguydu. İnsanların düşüncelerini ifade ettikleri, birbirlerine ulaşmaya çalıştıkları bir alan. Her ne kadar erkeklerin çözüm odaklı, kadınların ise empatik yaklaşımları daha yaygın olsa da, her iki bakış açısı da birbirini tamamlayarak, daha anlamlı bir yazı ortaya çıkarıyordu.

Tarihsel açıdan bakıldığında, yazı sadece bir bilgi aktarımı değil, bir toplumsal ifade biçimiydi. 20. yüzyılın başlarında kadınların eğitim hakları konusunda verdikleri mücadele, onları sadece eğitimde değil, aynı zamanda yazının gücünü kullanmada da eşit kılma yönünde önemli bir adımdı. O dönemin kadınları, kelimeleri, duyguları ve toplumsal eşitsizlikleri anlatma aracı olarak kullandılar. Erkekler ise yazıyı, toplumu düzenleyen, çözümler sunan bir güç olarak gördüler. Ancak, her iki bakış açısı da önemliydi. Yazı, erkeklerin stratejik düşüncelerini ve kadınların empatik yaklaşımlarını birleştirerek, toplumların sesini duyurdu.

Sonuç: Yazı, Birleşen Güçlerin Buluşmasıdır

Cemre, Mustafa Bey ve Zeynep Teyze’nin her birinden öğrendiği derslerle, artık yazı konusunda çok daha fazla şey biliyordu. Yazmak, bir kalem ve kağıttan ibaret değildi. Yazmak, hem strateji hem de duygu, hem çözüm hem de empatiydi. Erkeklerin çözüm odaklı yaklaşımı ve kadınların ilişkisel bakış açıları, yazı üzerinde birleşerek, anlamlı bir bütün oluşturuyordu.

“Kompozisyon nasıl yazılır?” sorusu, Cemre için yalnızca bir yazı meselesi olmaktan çıkmıştı. O, yazıyı bir toplumsal ifade, bir duygusal yolculuk ve stratejik bir çözüm olarak görüyordu. Peki ya siz? Kompozisyon yazarken, hangi bakış açısına daha yakınsınız? Yazının gücünü, kendi hayatınızda nasıl kullanıyorsunuz?